Haziran seçimlerini geride bıraktığımız şu günlerde “koalisyon mu tek partili hükümet mi” olacağı tartışmalarının nereye varacağını ve ne getirip ne götüreceğini bekleyip göreceğiz elbet… Ancak bu tartışmaların ekonomiye yansımalarının neler olabileceği, hiç şüphesiz üzerinde önemle durulması gereken bir konudur.
Koalisyon İstikrasızlık mıdır?
Sosyal, siyasal ve ekonomik istikrarsızlıklar koalisyon zamanlarında mı yoksa tek parti iktidarı döneminde mi ön plana çıkmaktadır. Biz bu konuya objektif yaklaşarak, her iki tarafın da düşünceleri doğrultusunda ele almayı doğru buluyoruz. Bu sebeple fazla yoruma girmeden her iki tarafın savunucuları bu konuda neler demişler, hep beraber bakalım.
Tek Parti İktidarını Savunanlara Göre:
Tek parti iktidarı düşüncesinin doğruluğunu savunanlara göre siyasi, sosyal ve ekonomik hamleler, hemen her zaman tek parti iktidarları dönemlerinde yaşanmıştır. Örneğin Anavatan Partisi zamanında 1985 yılında alınmış olan “kimilerine göre” ekonomik devrim niteliğinde olan kararların, koalisyon hükümetlerinde alınması çok daha zordur. Genellikle koalisyon hükümetleri, uzun süreli ve ülke sorunlarını çözmek için değil, kısa süreli ve tıkanmaya yüz tutmuş siyasi krizlere çözüm amacıyla başvurulan geçici çözümler olarak kurulmaktadır. Bu sebeple de bu tür hükümetlerden uzun süreli siyasi ve sosyal problemlerin çözümünü beklemek de hayalcilik olacaktır. Nitekim Haziran 1997- Ocak 1999 tarihleri arsında görev yapan 55. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti (Anasol-D’de), erken seçime gitmek zorunda kalmışlardır.
Hatırlanacak olursa Ülkemizin IMF politikalarına mahkum edildiği, birçok işyerinin kapandığı, yazar kasaların z raporu yerine Başbakanlık bahçesinde tarih yazdığı, işsizlik oranlarının arttığı ve enflasyonun zirveye tırmandığı, tek gecelik faiz oranlarının tavan yaptığı, fakirin daha fakir, zenginin bir gecede olduğundan daha zengin olduğu dönemler koalisyon hükümetleri ile birlikte gelen istikrarsızlık zamanlarına denk gelir. Bu sebeple piyasalar da tek parti hükümetinin iktidarını öngörmüşlerdir her zaman.
90’lı yılları siyasi ve ekonomik yönden hayli zorlu ve sıkıntılı geçiren ülkemizin kaderi, 2001’in başında yaşanan, (zincirleme bir şekilde faiz ve bankacılık patlamalarıyla dolu olan bu dönem) tarihinin en büyük ekonomik krizinden sonra alınan tedbirler ve özellikle 2002 Kasım seçiminin meydana getirdiği siyasi ve ekonomik istikrar sayesinde olumlu yönde hızla değişmeye başladı. Ayrıca bu seçimle beraber daha önce çözülmesi oldukça zor sorunlar da birer birer çözülmeye başlandı. 1977-2002 yılları arasında ortalama % 70 civarında seyreden enflasyon oranı, 2003 yılından itibaren hızla küçülerek kısa zamanda tek haneli rakamlara düştü. Yine 90’lı yıllarda % 200’lere kadar çıkan faiz oranlarını, 2009’dan itibaren tek haneli rakamlara geriletmeyi başaran da tek parti iktidarıdır. Hatta bir zamanlar % 50’ye kadar tırmanan reel faizlerin, yine böyle bir iktidar döneminde eksiye bile döndüğüne şahit olunmuştur.
Koalisyonu Savunanlara Göre:
Diğer yandan koalisyonların istikrara katkısı olduğunu düşünenler de yok değil. Buna göre, toplumda yaşanması muhtemel gerilimleri temsil yoluyla azaltma ihtimalleri bulunduğu için istikrarın yeniden tesis edilmesine ve hatta siyasi- sosyal ve ekonomik krizlerden bu sayede çıkılabildiğini de savunmaktadırlar. Bu görüşü savunanlara göre, 1962-1964 koalisyon iktidarı döneminde elde edilen yıllık ortalama %6,7 oranındaki büyüme oranı bir başarıdır ve bu büyüme oranına tek parti dönemlerinin hiç birinde ulaşılamamıştır. Aynı zamanda ithal ikameci dönem olarak nitelendirilen 1971-1977 dönemlerinde kurulan koalisyon hükümetleri döneminde GSYH yıllık oranının %6,1 oranında büyüdüğünü örnek olarak önümüze koymaktadırlar.
Son olarak en yakın tarihimizin son koalisyon örneklerini de ele alırlar. Buna göre 1992-2002 koalisyon hükümetleri dönemlerinde gerçekleşen yıllık ortalama %3,4 oranındaki büyüme oranının tüm gelir gruplarına göre daha düşük kalmasının en temel nedeni, 2001 krizi ve 1999 yılında yaşanan depremdir. Bu sebeple özellikle 2000/2001 krizini koalisyon hükümetine bağlamanın hiç bir maddi temeli de bulunmamakta, talihsizlik olarak değerlendirilmektedir.
Koalisyonun istikrarsızlığa sebebiyet vermediğini, ekonomik büyümenin tamamen uygulanan iktisat politikalarına bağlı olduğunu da söylerler. Bu sebeple ekonomik büyüme ile iktidar biçimleri arasında kesin bir bağlantı kurmanın güçlüğü üzerinde yoğunlaşırlar. Yani bazı koalisyon hükümetleri döneminde sağlanan büyüme oranları tek parti hükümeti dönemlerinden daha yüksek gerçekleşebileceği gibi tersi de söz konusu olabilir. Bu bağlamda büyüme oranı üzerinde tek parti iktidarının sağladığı iddia edilen istikrar ya da koalisyonların neden olduğu iddia edilen istikrarsızlıktan ziyade önemli olan uygulanan iktisat politikalarının etkisidir.
Özetlersek…
Özetlersek, koalisyon hükümetlerinin daha az başarılı olduğu, istikrarsızlığa sebebiyet verdiği; buna karşılık tek parti iktidarının daha çok başarılı ve istikrarı getiren iktidarlar olduğunu söylemek ciddi akademik çalışmaları gerektiren hususlardandır. Realite gereği, siyasi, sosyal ve ekonomik hamleler, rahatlıkla tek parti iktidarı dönemlerinde yaşanıyor olsa da, değişik toplumsal sınıf ve tabakaları temsil ettikleri ölçüde koalisyonların da, demokrasinin gelişmesine katkıda bulunabilecekleri göz ardı edilmemelidir. Bugün ekonomide halledilmesi gereken hususlar yok mudur? Elbette bulunmaktadır. Bu sebeple ister tek parti hükümeti olsun isterse koalisyon hükümeti olsun, iktidarın öncelikle çözmesi, sonuçlandırması gereken hususlara dikkat ve hakkaniyet ölçüsünde eğilmesi gerekmektedir. Son bir not olarak, ister koalisyon ister tek parti hükümetleri olsun, gelir dağılımında adalet sağlandığı vakit, bu cennet vatan ülkemiz altın çağını işte o zaman yaşayacaktır…