Gürcistan’dan doğup daha sonra Türkiye’ye gelen, resme eli kalem tuttuğu yaşlardan itibaren başlayan, yine küçük yaşlardan itibaren müzik ile de ilgilenen sanatçı Nona Chanturia ile sanat, sanatın insan üzerindeki etkileri ve gelişimine katkısı başta olmak üzere kendi özel ve sanat yaşamı üzerine keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.
Nona Hanım okuyucularımız için kendinizi tanıtır mısınız?
Tabii ki… Ben Nona Chanturia. 1966 Gürcistan doğumluyum. İstanbul dışında üçü Rusya’da, üçü de Gürcistan’da olmak üzere 6 farklı şehirde yaşadım. Annem fizik, matematik profesörü. Babam ise kimya ve biyoloji profesörü. Üç çocuklu bir ailenin en küçük kızı olarak dünyaya geldim. İlk, orta ve lise eğitimimi Gürcistan’da, üniversiteyi ise aynı şekilde Tıp Akademisi Biyoloji ve Konservatuar Müzik bölümü olarak derece ile tamamladım. Her zaman başarılı bir öğrenciydim. Toplamda beş adet diplomam var. Bu diplomaların üç tanesini, derece ile mezuniyeti belirten kırmızı diploma alarak mezun oldum. Ailem sanata ve eğitime çok değer ve önem veren insanlardı. Annem, babam ve iki ablam… Onlar da sanat ile ilgililer. Köklerimizde var sanat, aileden gelen bir yetenek dersem çok doğru olur.
Resim ve müzik, çocukluğumdan beri çok büyük bir tutkumdu. Ailem bu konuda bana çocukluğumdan bu yana inanılmaz destek oldular. Onlara çok minnettarım. Yani kısaca sevgi, saygı ve hoşgörü içerisinde, ailesi tarafından desteklenen, başarılı ve mutlu bir çocukluk ve öğrencilik dönemi geçirdim.
Bekârım ve iki çocuk annesiyim. Oğlum George evli ve üniversitede Business Economy bölümünü bitirdi. Rejisör, aynı zamanda profesyonel dansçı. Eşi Tako ise Radyo vee Televizyon bölümünü bitirdi, tiyatro oyuncusu. Kızım Mariam, dansçı aynı zamanda hukuk öğrencisi. Onları çok seviyorum…
Resim yapmaya ne zaman başladınız?
Çocukluğumdan beri… Kalem tutmaya ve resim yapmaya beraber başladım.
Resme olan ilginizi nasıl fark ettiniz? Ailenizin katkısı oldu mu?
Resme olan yeteneğimi ben daha 2-3 yaşlarındayken annem fark etti. Erken yaşlarda keşfedilmem yeteneklerimi geliştirmem konusunda oldukça önemli oldu. Ailem bana bu konuda her zaman yol gösterici oldular. Annem hayatımda önemli bir rol modeldi benim için. İlk portre çalışması olarak da annemin portresini yapmıştım. Annem ve babamın desteği ile zaman içerisinde ben de kendimi geliştirdim. Çok seviyorum resim yapmayı, nefes almak gibi benim için… Biliyorum ki; sevgiyle yapılan her şey, iyi ile kötünün ötesinde yer alır. Eserlerime de bunu yansıtmaya çalışıyorum…
Resimleri yaparken hangi temaları kullanıyorsunuz?
Kitaplar ve kitap okumak… Kitaplar, benim çocuk yaştan beri çok büyük tutkum olmuştur. Çok okumak ve araştırıcı olmak resim tutkumu da daima körükledi. Kitaplarla hayal gücümü neredeyse sınırsız kılıyorum. Hayal ettiklerimi ise resme döküyorum. Bazen gördüklerimi, aslında kısacası güzel olan her şeyi resmetmeyi seviyorum…
Müzikle de ilgileniyorsunuz, resim ve müziği nasıl birleştirdiniz? Bu konuda çalışmalarınız var mı?
Resim ile müziği birbirinden ayırt edemiyorum. Her zaman resim yaparken klasik müzik dinliyorum. Notaları takip ederek notaların seslerine göre resimlerime renk veriyorum. Notalar ve renkleri birbiriyle karıştırmak beni çok mutlu ediyor. Bu konuda birçok çalışmam var. Fakat hepsini burada sergileyemiyorum tabii ki.
2013 senesinde Türkiye’ye geldim ve Ressam Ergün Başar ile tanışmam üzerine resim derslerine başladım. 8 yıl boyunca farklı resim teknikleri üzerine dersler aldım. Başar Güzel Sanatlar Akademisi’nin düzenlemiş olduğu resim sergilerine 10 yıl boyunca katıldım. Tabiat sevgisini yansıtan realist ve emperyonist üslubu ve farklı teknikleri kullanarak ilk dönemlerimde ağırlıklı olarak natürmort çalıştım. Teknikleri geliştirdikçe çizim olarak portre çalışmalarına yöneldim.
Resim yaparken, müzik icra ederken ilham kaynağınız ne oluyor?
Sevgi, aile ve sevmek… Öncelikle kendini sevmek, aileyi sevmek, aile her şeydir çünkü. Yaptığın işi sevmek... Ben de yaptığım her işe sevgimi veriyorum. Aşk ve tutku ile…
Siz Gürcistan’da doğuyorsunuz ve sonra Türkiye’ye geliyorsunuz, nasıl oldu? Bu süreçten biraz bahseder misiniz?
Aslında kaderimin çizdiği yolla Türkiye’ye, İstanbul’a geldim. Mesleğim gereği dünyanın birçok ülkesini gördüm. Çocuklarımın babasından ayrıldıktan sonra, Gürcistan’da tanıdığım bir Türk arkadaşımın, hem bir moral hem de hayatımda bir değişiklik olması yönünden tavsiyesi ile İstanbul’a geldim. Ve bu şehre resmen âşık oldum. Daha önce de belirttiğim gibi, dünyanın birçok ülkesini gördüm ama İstanbul çok başka… Çok sevdim burayı, Türk insanının misafirperverliğini. Başlangıçta çok zor oldu tabiki. Çok zorluklar yaşadım. Özel bir okulda piyano öğretmeni olarak başladığım süreç, buradaki ailem dostum Fatma Hanım’ın yardımları ardından Galeri Başar Güzel Sanatlar Akademisi’nde ressam Ergün Başar ile tanışmamla devam etti. Daha sonra kendi sanat merkezimi açtım. Şu anda da sergilerimi hazırlıyorum. Başka bir ülkeden buraya gelmek elbette çok zorlayıcıydı ama her anından keyif aldığım bir süreçti. Bu yolda bana daima destek olan dostum, arkadaşım Fatma Hanım’a çok teşekkür ediyorum.
Türkiye’de yaşamınızı devam ettirmekte, sanatınızı icra etmekte zorluk yaşadınız mı?
Başlangıçta oldukça zorluk çektim. Ama sanırım ben zoru seviyorum. Kolay olanı herkes yapabilir çünkü… Almış olduğum diplomaların iş imkânı sağlaması beni burada kalıcı olmaya itti. Arkadaş tavsiyesi ile geldiğim Türkiye’de yeni yaşamım başlamış oldu. Kendime bir yol haritası çizmem gerekiyordu ve öyle de yaptım.
Galeri Başar Güzel Sanatlar Akademisinde çok şey öğrendim. Öğrenme aşığı bir insanım ben. Orada müzik bölümü başkanlığı yaptım. Aynı zamanda resim… 8 yıl çok ciddi bir emek ve disiplinle çalıştık. Ergün Başar Beyefendi çok değerli bir ressam, onun öğrencisi olmak beni gururlandırıyor. Sonrasında kendi sanat merkezimde resim yapmak çok güzel, keyif veriyor bana. Geçirdiğim zor süreçlerden sonra şu an burada olmak çok büyük bir başarı.
Sanat merkezinizde ne gibi etkinlikler yapıyorsunuz?
Galeri Başar Güzel Sanatlar Akademisinde, müzik bölümünün bütün sistemini, programını değiştirdim. Ve İngiltere London College of Music sınav merkezi olduk. 8 yıl orada müzik bölüm başkanlığı olarak çok emek verdim. Sonrasında kendi sanat merkezimi açtım ve halen sınav merkezi olarak hizmet vermekteyiz. Bu benim için gurur verici bir durum. Bu sertifika öğrenciler açısından oldukça önemli çünkü uluslararası geçerliliği olan bir sertifika. Öğrenciler açısından bu güçlü bir portfolyodur.
Sanat merkezimizde piyano, resim, keman, gitar, derslerinin yanı sıra şan dersi, solfej dersi de veriyoruz. Hele minicik öğrencilerim var onların o azmini gördüğümde çok mutlu oluyorum. Çocuklar çok saf bir enerji taşıyorlar. Bunu sanat ile birleştirdiğimizde muhteşem anlar yaşıyoruz. Benim buradan ebeveynlere tavsiyem lütfen çocuklarınız mutlaka bir sanat dalı ile uğraşsın. Anne-babalar onları yönlendirsinler, neyi seviyorlar ise o alanda eğitim aldırıp bıkmadan usanmadan, vakit ayırarak emek vererek, onlara destek olsunlar. Sanatla uğraşan çocuklar çok farklı oluyorlar, daha mutlu oluyorlar. Daha özgüvenliler, daha kendilerini tanıyorlar. Zekalarını daha nitelikli kullanabiliyorlar.
Veli ve öğrencilerimizle 11 yılda birçok etkinlik düzenledik her birinden çok heyecan, mutluluk ve keyif aldık buradan velilerime de teşekkür etmiş olayım sizin vasıtanızla. Çocuklardan ve velilerden gördüğüm saygı, sevgi ve destekle birlikte el ele birçok etkinlikte görev aldık, sergiler açtık, konserler verdik. Hepsi tek kelimeyle muhteşemdi. Burada herkesin özellikle kurumların desteğini görüyorum. Bana destek olan herkese teşekkürü bir borç bilirim. 11 Kasım’da gerçekleştireceğim ilk kişisel sergim için benden desteğini esirgemeyen Çekmeköy Belediye Başkanımız Ahmet Poyraz’a, Kültür ve Sosyal İşler Müdürü Fatih Keskin’e, kültürel etkinlikler şefi Salih Gebel’e ve Çekmeköy Belediyesi çalışanlarına çok teşekkür ediyorum. Bana bu yolculuğumda her daim destek olan ve benim için kocaman bir “iyi ki” olan dostum, benim buradaki ailem ve benim ilk kişisel sergimin organizatörü Fatma Köroğlu’na ayrıca tekrar teşekkür ediyorum. Tüm sanat severlere de teşekkürler…
Sanatla uğraşıyor olmak insana neler katıyor. Size faydaları ne oldu?
Neler katmıyor ki? Bir kere kendinizi çok erken yaşlarda tanımanıza yardımcı oluyor, neleri sevip, neleri sevmediğinizi anlıyorsunuz. Günümüzde her şey çabuk tüketiliyor biliyorsunuz ki. Oysa sanatın herhangi bir dalıyla uğraştığınızda arındığınızı hissediyorsunuz. Sanatın duygularımıza etki ettiğini düşünenlerdenim. Bedenimize etki ediyor. Bulunduğu her ortamı güzelleştiriyor, kendinize olan saygı ve güveniniz artıyor. Stresten uzaklaştırıyor kişiyi. Sanatın faydaları saymakla bitmez yani…
Çekmeköy 2023 okurlarımıza özellikle sanat hakkında neler söylemek istersiniz?
Kitap okusunlar çokça ve mutlaka sanatla uğraşsınlar bunu tavsiye ediyorum. Çocuklarını da teşvik etmeliler ve desteklemeliler…
Sanatın sadece çocuklara değil her insana faydaları vardır. Sanat hem psikolojik olarak hem de fiziksel olarak huzurlu, sağlıklı ve mutlu hissetmemizi sağlar. Çocuk yaşta bilinçli ve aklıselim zihinlerin yetişmesine yardımcı olur. Sanat, bireyin toplumun ve insanlığın eğitimine anlamlı katkı ve yarar sağlar.
Sevgiyle kalın… Sanatla kalın…
Röportaj
Havva KOTAN