İTÜ Meteoroloji Mühendisliği bölümünde öğrenciyken amatör olarak hava tahminleri ile ilgilenip iki radyoda hava tahminleri yapmaya başlayarak tanınan, “Havayı Koklayan Adam” lakabını alan, 21 yıl CNN Türk’te program editörü ve sunuculuk yapan ve şuan yeni bir kanala transfer olan Bünyamin Sürmeli bu ayki konuğumuz oluyor. Röportajımızda onunla ilgili daha birçok ilginç detayı öğrenme fırsatı yakalayabileceksiniz…
Merhaba Bünyamin Bey Çekmeköy 2023 okuyucularımız için bize kendinizi tanıtır mısınız?
Merhaba ben Bünyamin Sürmeli. 1975 yılında dört çocuklu bir ailenin üçüncü çocuğu olarak İstanbul’da doğdum. Bütün eğitimimi İstanbul’da tamamladım. En son İstanbul Teknik Üniversitesi Uçak, Uzay Bilimleri Fakültesi, Metalurji Mühendisliğinden 2000 yılında mezun oldum. Üniversitede 3. sınıftan itibaren önce radyolarda, 4.sınıftan itibaren de televizyonda çalışmaya başladım. Ve 2000 yılından bu yana hem hava tahmininde, yazarlıkta, hem de mini eğitimlerle meslek hayatıma devam ediyorum.
Hava tahminleri ile ilgili olarak ilk programlarınız radyo ile başladı sanırım. Bize o günlerden bahseder misiniz?
Evet, meslek hayatıma radyo ile başladım. Üniversitenin ikinci sınıfının sonundaydım, sağolsun okuldaki hocalarım odalarını bana açarlardı, onların bilgisayarlarını kullanarak internete bağlanıp metalurji haritalarını açardım. Radyodan telefonla arıyorlardı oradan radyoya canlı bağlanarak tahminde bulunuyordum. Birinci yılın sonunda radyoların kapandığı dönemde minik bir mola verdik, ondan sonra tekrar radyolara çıktık. O yılın sonunda bana CNN Türk’ten bir teklif gelmişti, o zamandan itibaren de mesleğime artık profesyonel olarak devam etmeye başladım. Tabii işin heyecan kısmı her zaman var ama o zaman daha bir yüksekti. Çünkü ben ankesörlü telefondan radyoya bağlandığımı hatırlıyorum. Arkamdaki sırada bekleyen arkadaşlara kusura bakmayın sizi az bir şey bekleteceğim deyip yayına bağlanıp sonra dersime geri döndüğüm zamanları hatırlıyorum. Heyecan duyarak başladım, öyle de devam ediyor…
En çok merak edilenlerden biri “Havayı Koklayan Adam” lakabınızı nasıl aldınız?
Havayı Koklayan Adam bir kar tahmini sonrasında ortaya çıktı. Radyoda radyocu Geveze ile beraber çalışıyorduk, daha doğrusu onun yayınlarına bağlanıyordum. Yine kar tahmini yaptığımız günün bir gün öncesi hava bahar gibi 14-15 derece sıcaklık vardı. Ertesi günde kar bekliyoruz. Ertesi gün kar yağdı, bir sonraki gün radyoya gittiğimde anlatıyordum böyle o heyecanla havanın kokusuna bakıyorum kar kokusu var ama bir türlü yağmıyor derken en sonunda yağmaya başladı diye konuşmuştum, programda da havayı koklayan adam diye konuşuldu böylece ortaya çıktı o zamandan beri de lakap olarak kaldı…
Televizyonda program hazırlamak ve sunmak teklifi ne zaman ve nasıl oldu?
Radyoda bir yılı tamamladıktan sonra üniversitede dördüncü sınıfa başladığımda CNN Türk’ten gelen teklifle o zaman tabii işin mutfağında başlayarak yani tahminlerde metin yazarak,seslendirme ile ilerliyorduk. Dolayısıyla öyle başladık. Bir yıl sonra da hava durumlarını hafta sonunda haber bültenlerine konuk olarak vermeye başladık. Sonunda da hava bülteni programı olarak, görüntülü olarak sunmaya başladım. Yıl 2001-2002 civarı…
Aynı zamanda gazete ve dergilerde yazarlık yapıyor ve çeşitli okullarda öğrencilere seminerler düzenliyorsunuz. İçerik olarak nelerden bahsediyorsunuz?
Tabii bu davet edilen yerlerde firmalar, gazete, dergi, okullar,vakıflar, kuruluşlar olabiliyor. Buralarda bahsedilmek isteyen temalar ne ise ona göre sunumlar ve konuşmalar hazırlıyorum. Bunların büyük bir çoğunluğu iklim, doğanın gidişatı ama sürdürebilirlikten tutun temiz havaya ondan sonra yenilenebilir enerjiden, sigaranın doğaya bıraktığı etkilere kadar hangi alandan bahsediliyorsa onla alakalı içerikler hazırlıyoruz. Yada wasp programları hazırlıyoruz. Dolayısıyla sık sık öğrenci dostlarımızla ve davet eden kuruluşlarla bir araya geliyorum.
Bünyamin Bey birçok konuyla ilgileniyorsunuz. Seslendirme ve oyunculuk da bunlardan biri. Soruları nereden soracağımı şaşırıyorum bunlardan da bize biraz bahsetseniz?
Evet, seslendirme de yapıyorum. Oyunculuk da eklendi ama oyunculuk profesyonel bir oyunculuk değil. Oyuncu arkadaşlarıma ayıp olur sonra benim oyunculuk yaptığımı söylemek J Ama konuk olarak, Bünyamin Sürmeli olarak katılıyorum. Yani bir oyuncu olarak değil de oraya çıktığımda kendimi oynuyorum. Dolayısıyla birkaç dizide, birkaç filmde sağ olsunlar davet etmişlerdi. Bende orada dilim döndüğünce, becerebildiğim kadar oyunculuk yaptım J Ne zaman davet ederlerse de hiçbir zaman kırmıyorum,keyif de alıyorum. Kendi alanımın dışında olursa daha da ayrı bir keyif veriyor…
Programlarınız arasına belgesel çekimlerini de eklemişsiniz. Kaç belgesel oldu ve nerelere gittiniz?
Belgeselleri ilk iklim değişikliğinin ana merkezi ve göstergelerinin olduğu yer olan kutuplarla başladık. Alaska’ya gitmiştim, Alaska’daki buzulun erimesi…Artık daire içerisinde yer alan kısımları var Alaska’nın, yani Kuzey Kutbu’na gitmedik ama Kuzey Kutbu dairesi içinde yer alan Alaska’ya gittik. Orada buzul erimelerine dikkat çekmeye çalıştık. Oradan üç bölümlük programla buraya dönmüştük. Ondan sonra buzulun tam tersi, dünyanın çöllerini göz önüne sermek için Arizona çekimi yapmıştık. Arizona dört bölümden oluştu. Ve bir çölün ekosistem için nasıl bir öneminin olduğunu anlatan bir belgeseldi. 2010 yıllarının başlarında, tabii ki çok ciddi bir emek ve televizyonculuk teknikleri ile çekmiştik. O zamanlar Türkiye’de bu tarz programlar yapılmıyordu. Hem serüven gibi görseli güçlü, hem de verdiği bilgi açısından, yani içeriğinin gücü bakımında sıra dışı kalıyordu. O yüzden güzel ilgi gördü, izleyenlere de çok teşekkür ediyorum. Daha sonra Hint Okyanusu’nu çektik, Kenya, Tanzanya civarı, daha sonra Güney Kafkasya ile Güney Avrupa’yı çektik. 26 bölüm yayınlandı…
Hala gerçekleştirmeyi veya geliştirmeyi düşündüğünüz bir hayaliniz, projeniz var mı?
Evet, hayalini kurduğum bir projem var. Ama o yakın zamanda olur mu bilmiyorum. Ancak genel hatlarıyla söyleyebilirim. Bir film, iklim ile alakalı bir film. Dolayısıyla bunun için birazda ekonomik bir desteğe ihtiyaç var, fakat umuyorum ki bir gün gerçekleştireceğim…
Bu kadar iş arasında kendinize, ailenize ve arkadaşlarınıza nasıl vakit ayırabiliyorsunuz? Birlikte nasıl vakit geçiriyorsunuz?
Tabii insanın nefesi, dostları, akrabaları, kardeşleri, annesi, babası, çocukları olmadan bir hayat yok dolayısıyla ister istemez buralara vakit ayrılmak zorunda. Kendi kendine doğuyor aslında o vakit. Bir şekilde bende o vakti çıkarmaya çalışıyorum. Hatta öncelikli zaman ayrılacak birimler olarak görüyorum J
Çekmeköy’e daha önce geldiniz mi? Çekmeköy’ü nasıl buluyorsunuz?
Çekmeköy’e daha önce geldim. Hatta Çekmeköy Belediyesi ile beraber bazı aktivitelerimiz oldu. Eski bir İstanbullu olarak,Çekmeköy bölgesi her zaman çok uzak bir yer olarak bilinirdi. Artık şehrin merkezi haline geldi. Geldiğimde yeşilliğine hayran kalmıştım.
Bize ayırdığınız zaman için çok teşekkür ederiz. Bundan sonraki çalışmalarınız için başarılar dileriz. Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
İklimlerimiz değişiyor. Havalarımız değişiyor. Biz israfı çocukluğumuzdan beri en büyük öğretilerimiz içerisinde bulundurarak her gelen nesle öğretmek isteyen birileriz. Dolayısıyla israf iklim değişikliğinin en büyük teknik aynı zamanda,etik ve ahlaki problem olarak duruyor önümüzde… O nedenle yaşantımızda israfa biraz daha dikkat ederek sürdürmemiz hem ülkenin milli kaynakları bakımından hem de iklim değişikliği bakımından çok kıymetli, çok önemli. Hayatı yaşamak istiyorsak önce kazanç, sürdürülebilirlik üç temel üzerine oturtuluyor. İnsanlık, insan, doğa ve ekonomi diye. Bunların hiçbiri diğerinin önüne geçmemeli, geçmemesi gerekiyor. Bunların bir dengede gitmesi gerekiyor. Bunun en temel başlığı da israfın önlenmesidir.
Beni bu sayınızda misafir ettiğiniz için çok teşekkür ediyorum. Sevgiler…
Ümit ŞENER