Mevlana Celalettin’i Rumi ile başlayan, günümüzde hala var olan bir tarikattır Mevlevilik. 1184 yılında Belh’de (Afganistan) doğan Mevlana, babasından kalan öğretileri, sistemli bir hale getirerek, kendi yaşam şekline eklemiştir. Babası Sultan Velid bu düşünce tarzının ilk kurucusu sayılır. Ancak bilgilerin yayılması ve bir şekilde tarikat halini alması Mevlana ile gerçekleştiği için onunla anılmaktadır.
Aslında birçok kaynakta tarikat olarak bile anılmayan bu düşünce ve yaşam felsefesi, işleyiş bakımından da tarikatlardan çok uzaktır. Kendine özgü kurallar geliştiren Mevlana, tarikatlara özgü olan birçok kuralı hiçe saymıştır. Kendine has kurallar uyguladığı için işleyişte tarikat olarak kabul edilmiştir.
Mevlevilik Nasıl Ortaya Çıkmıştır?
Mevlana vefat ettikten sonra, öğrencisi olan Hüsameddin Çelebi, arkada kalan topluma sahip çıkmıştır. Bu dönemde Mevlana’nın kabri türbeye dönüştürülmüştür. Aynı dönemde sema alanları, Mesnevi okumak için özel yerler de inşa edilmiştir. Sonrasında Mevlana’nın oğlu Sultan Veled bayrağı devralmıştır. O da bir tarikat inşa etmiştir. Bununla birlikte Mevlevi tekkelerinde uygulanması gereken kurallar belirlemiştir. Sultan Veled’in vefatının ardından oğlu bayrağı devralmıştır. Ulu Arif Çelebi ise bu bayrağın başka yerlerde dalgalanmasına büyük katkılar sağlamıştır.
Mevlevilik İlkeleri Nelerdir? Şeb-i Arûs Neden Kutlanır?
Düşünce adamı ve şair olan Mevlana’nın, tüm hayatı boyunca aşkı araması, sohbetlerinde ve yazılı eserlerinde bu aşktan bahsetmesi, insan sevgisi ve hoşgörünün önemini dile getirmesi, Mevleviliğin bel kemiğini oluşturmuştur. İlk zamanlar sadece yakın çevresi ile oluşan sohbetler, zaman içinde kulaktan kulağa öğütlerinin yayılması ile oldukça geniş kitlelere ulaşarak, katılımcıların artmasına vesile olmuştur. O dönemde Mevlevilik diye bir kavramın olmaması, öğretilerin gelecek nesillere ve farklı yerlerdeki insanlara aktarılmasını amaçlayan oğlu Sultan Veled’in girişimleri ile Mevlevilik kurulmuş oldu. Sonrasında ise kuralları, sema törenleri ve düşünce şekilleri belirlenerek devam etmiştir. Toplantılarda daha çok ney ve kudüm gibi benzeri müzik aletleri kullanılarak sema gösterileri yapılmıştır.
Ülkemizde her yıl kutlamaları yapılan Şeb-i Arûs, Mevlana’dan bizlere kalan bir yadigârdır. Hayatı boyunca gerçek aşk olduğunu, ilahi aşkına ölünce kavuşacağını söyleyen Mevlana, ölüm gününe düğün ya da gelin gecesi manasına gelen Şeb-i Arûs dermiş. Öldüğü zaman da kimsenin ağlamamasını, onun sevdiğine ulaşarak, çok mutlu olacağını tembihlemiştir. Öldüğü gün de vasiyeti üzerine Şeb-i Arûs töreni yapılmıştır. Rumi takvimin yıl dönümü olan 17 Aralık haftası, Mevlana’nın öldüğü ve türbesinin bulunduğu Konya’da Şeb-i Arûs haftası etkinliklerle kutlanmaktadır.
Dünya Genelinde Mevlevilik Neden Bu Kadar Yaygındır?
Mevlana ardında birçok eser bırakmıştır. Bu eserlerden birçoğu başta İngilizce olmak üzere birçok dile çeviri yapılmıştır. Özellikle Mesnevi eseri, içerdiği hayat dersleri, maddi dünyanın mutluluğunun sahteliği, iç huzurun nasıl bulunacağına dair yol haritalarını içerir.
Yabancı dile çevrilerek, daha fazla insana ulaşan Mevlana’nın fikirleri, arayış içinde olan birçok yabancı insanı da kendine hayran bırakmış ve benimsenmiştir. Birçok ünlü oyuncu ve yazar da dahil olmak üzere Mevleviliği benimseyen, dünya insanlarının sayısı her geçen gün artmaktadır.
Mevlevilik anlayışı; sevgiye dayanır. İnsan, varlık türleri içinde ayrı bir öneme sahiptir. Özü yani ruhu, varlık bütününün, dili ve gören gözüdür. Mevleviliğe göre; bütün evren ve insan, ateş, hava, su ve toprak dörtlüsünden kurulmuştur. İnsanın özü, ilkeler eşittir. Ancak felekleri yöneten sistem yasaları ayrılmıştır. Onlar manevi aşamalardadır. Yaratılanlar içinde en üstünü olan insandır. Tanrıya yakınlığı, yüreğinde Tanrısal bir görünüşün olmasında kaynaklıdır. Bu yüceliği kavramak, Mevlevilikte ‘irfan’ olarak adlandırılır. Bu irfan ise aşk ve sevgi ile kazanılmaktadır. Gönülde aşk, ruhta Tanrı sevgisi olmayan bu derin irfanı asla fark edemez. Mevlevilikte bu sırra ermek için “aşk ile yanmak, aşk ile pişmek” gereklidir. Burada anlatılan aşk, yaratıcıya duyulan sınırsız, derin ve karşılıksız bağlanma duygusudur. Bu aşkın sonu ise coşkunluktur. Mevlevilikte bulunan tasavvufun, Eflatun’cu bir felsefeden etkilendiğinin kanıtları içinde sayılması da oldukça farklı bir yaklaşımdır.
Mevleviliğin Temel İlkeleri Nedir?
- İnsanlığa hizmet etmek
- Başkalarına her zaman iyi ve güzel davranışın örneği olmak
- Mesnevi okumak ve mutasavvıf olmak
- Aklı iyi kullanmak, hikmet sahibi olmak
- Dindar olmak
- İçini her zaman temiz tutmak
- Mevlana’yı Pir tanımak
- Mevlana’nın yolundan ayrılmamak
- Tanrı’dan, Hz. Muhammed’den sonra Mevlana’ya bağlanmak ve ona gönülden inanmak
- Bilim edinmek, bilgili olmak
- Alçakgönüllü, sabırlı, güler yüzlü ve nazik olmak
- Maddi manevi bakımdan temiz olmak
Bu kurallar Mevlevilik için değişmez kurallardır. Mevlevihane’ye girip çile çekip dolduran herkes, bu kurallara uymak ile sorumludur.