1985 yılında 3.kişisel sergimi açtığım dönemde, sergide olmadığım bir gün Ankara Kadın Ressamlar Derneği AKRD’nin Başkanı Naciye İzbul, Başkan Yardımcısı Feyha Özsoy, dernek muhasibi Nusret Aytekin hanımlar gelip sergimi gezdikten sonra anı defterime “Aramızda görmekten gurur duyacağız” diye yazmış ve imzalamışlar. Bu yazıyla, Ankara Kadın Ressamlar Derneği beni derneklerine davet ediyordu. O günden sonra derneğin tüm sergilerine katılmaya başladım. Dernek sergilerinde yer almam kendimi ve diğer arkadaşlarımı tanımama yardımcı oldu.
Bu sergilerde beni en çok etkileyen Feyha Özsoy'du. Feyha Özsoy'un resimleri, öğrendiğim sanat akımlarından Fauvism'e (Fovizm) yakındı. Zamanla bu güzel insanın eserlerini daha yakından incelemeye başladım. Feyha Özsoy’un resimleri bana Fovizm ressamlarından Vlaminck'in resimlerini düşündürüyordu.
Feyha Özsoy'u anlatma isteğim, onun "YAŞADIM, ANKARA’M ŞAHİDİMDİR" kitabından sonra daha da arttı. O dönem sanatçılarını tekrar okudum, resimlerini inceledim.
Fovizm 1898-1908 yılları arasında Fransa'da etkili olmuş bir sanat akımı. Bu sanatçıların en önemli özelliği tüpten çıkmış gibi çiğ ve bağıran renkleri doğrudan kullanmalarıydı. Matisse, Derain ve Vlaminck 1905 yılında Paris'te karma sergilerini açtılar. Sergiye gelenler hayatlarında görmedikleri bir tarzla karşılaştılar. Tuvale doğrudan sürülmüş renkler ve bozuk perspektif, gelenleri çok şaşırtmıştı. Sergide bulunan eleştirmen Louis Vauxcelles bu gruba Fauve (vahşi hayvan) adını taktı. Bundan sonra akımın adı Fauve olarak anıldı.
Akımın öncüsü ve önemli temsilcisi Henri Matisse daha sonraları bu akımı tek başına sürdürdü. Matisse resim çalışmaları için Ulaşmak isteğim şey dışavurumdur, diyor ve ekliyordu:
Dışavurum bence bir yüzü birdenbire canlandıran veya kendini şiddetli bir hareketle gösteren bir coşku değil, herhangi bir resmin tünel örgütlenmesidir. Nesnelerin kapladıkları mekânın, bunların çevresindeki boşluğun ve oranların hepsinin payı vardır. Rengin başlıca amacı dışavuruma olabildiğince yardım etmektir.
Feyha Özsoy’un resimleri bana şunları düşündürüyor:
*Resimlerinde oldukça özgür kompozisyonlar oluşturmuş.
*Duyguların dışa vurulmasında ara renkleri bir yana bırakarak daha çok saf, göze batan renkler kullanmış ve bunları geniş yüzeyler halinde boyamış.
* Yüzeysel anlatımda; renk ve konturları (resimde nesneyi belirgin gösteren çevre çizgisi) resmin asıl öğesi yapmış, derinliğe yer vermiş. Geniş lekeler halindeki yalın renkler ve eserleri estetik güzelliğe sokmuş.
* Resimlerini; şok etkisi yapan renklerle, özgürce oluşturduğu kompozisyonlarla ve resme yüklediği anlatımla ifade etmiş.
* Resimde aranan ışık-gölge, açık-koyu, düşen gölge yerine, renklerle hacim ve mekân duygusunu vermiş.
* Gerek ışık gerekse uzaklık, resimlerinde yalnızca renklerle gösterilmiş.
* Kullandığı temiz ve düz renklerle resimleri saflaşmış, arınmış, sadeliğe kavuşmuş.
* Onun resimlerinde seyirci boyalı yüzeyden çok, resmin anlattıklarından etkilenir; her şeyi bir bakışta kavrar.
* Feyha Özsoy'un resimlerinde belli kuralları göremeyiz. Zaten Fovizm de belirli kuralları olan bir sanat akımı değildir. Kuralsızlığın kuralı hâkimdir fovizme.
* Nesne, resme doğrudan doğruya katılması gereken duyguları uyandırır. Burada amaç, duygularla algılanmış dış gerçeği sanatçının içindeki gerçekle kaynaştırmaktır. Bu durum sanatsal bireşime, senteze ulaşma çabasıdır. Bu çabayı Feyha Özsoy’un her resminde görebiliyoruz.
* Bu resimler bir bakışta kavranacak, açık etkili ve duyguları saracak biçimde düzenlenmiştir.
* Feyha Özsoy'un resimlerinde, çarpıcı ve yoğunlaştırılmış renk tonları ve deforme edilmiş nesneler görüyoruz; nesneyi belirgin gösteren çevre çizgisinin (kontur), derinliğin, ışığın ve gölgenin resimden atıldığına, bunların yerine renk şiddetine önem verildiğine tanık oluyoruz.
* Resimleri, kendini sorgulatmadan kabul ettiren estetik bir güç halindedir; her kuralın kenara atıldığı, sadece estetik güzelliğin hâkim olduğu bir çizgidedir.
* Üslubu, çıplak yalınlık ve parlak renk karşıtlıklarından (kontrastlardan) oluşmuştur.
* Resimlerine bakınca onun renklere aşk derecesinde tutkuyla bağlı olduğunu görürüz.
* Feyha Özsoy’un resimleri doğaya farklı bir perspektiften bakmamızı sağlar.
Bu anlatımlar doğrultusunda Feyha Özsoy'un resimleri fovistlerin resimleri ile birebir örtüşmektedir. İşte bu nedenledir ki bu kıymetli sanatçımızın eserleri güzel sanatlar fakültelerinde incelenmeli, üzerinde tartışılmalıdır. Çünkü Feyha Özsoy bana göre Türkiye'nin tek fovistidir.
Feyha Özsoy 1970’te Ankara Kadın Ressamlar Derneği AKRD’ye, 1984’te Birleşmiş Ressamlar ve Heykeltraşlar Derneği BRHD’ye katılıyor. 1970'li yıllarda Lütfü Günay Atölyesi ile gittikleri gezilerde (Ankara Kalesi, Ayaş, Adana) yaptığı resimlerde de dışavurumcu bir fovist olarak sokakları, evleri ve ağaçları tüm resimlerinde gördüğümüz yalın renklerle oluştururken o nesnelere hareket kazandırıyor. Onun resimlerinde ağaçlar savruluyor, bitkiler yaşama katılmak için her an nefes alıp yaşam fonksiyonlarını çalıştırıyor ve sanki büyüyorlar. Bütün resimlerinde kontrast renkler, resmin biçimsel, yüzeysel, hacimsel anlatımında etkin rol oynuyor. Feyha Özsoy'un her resminin bir konusu, her konunun da üstün bir anlatım ve estetik gücü var.
Bu üstün vasıfları olan resimleri yapan kıymetli fovist sanatçımızı kutluyor ve ona “Yolunuz açık olsun Feyha Özsoy” diyorum.
Gülseren Sönmez
Ressam ve Ebru Sanatçısı
Feyha ÖZSOY Kimdir?
1932 doğumlu Feyha Özsoy, Lütfü Günay hocanın öğrencisi olarak Türk-Amerikan Derneği Resim Atölyesi’nde 8 yıl resim çalışmalarını sürdürdü.
1977’den bu yana, biri Hollanda’nın Lahey kentinde olmak üzere 24 kişisel resim sergisi açtı. 1992’de Kültür Bakanlığı ve Ordu İli Valiliği’nce düzenlenen yurt geneline açık Resim Yarışması’nda Birincilik Ödülü aldı.
1979’dan bu yana sanatçının yapıtları, resim yarışmalarında 32 kez sergilenmeye değer görüldü. Ankara Hamamönü konulu tablosu Ankara Resim Heykel Müzesi’nde sergilenmektedir. 1998’de Slovak Cumhuriyeti’nin başkenti Bratislava’da Çağdaş Türk Kadınları Resim Sergisi’nde 12 tablosu sergilendi.
Birleşmiş Ressamlar ve Heykeltıraşlar Derneği ve Ankara Kadın Ressamlar Derneği üyesi olan sanatçının yurtiçindeki koleksiyonlarının yanı sıra Hollanda, İsveç, Çin, Fransa, Belçika, Almanya, İngiltere, İsviçre, Birleşik Arap Emirlikleri, Kanada, Suudi Arabistan ve Slovak Cumhuriyeti’nde de yapıtları bulunmaktadır.
Saküder Plastik Sanatlar 2012 Sanat Ödülü ve Sanatın Yetkin Kadınları 2015 Onur Plaketi sahibidir. 1930’lu yıllar Ankara’sını ve sanatla geçen yarım asrı anlattığı Yaşadım, Ankara’m Şahidimdir adlı anı kitabı 2012’de yayımlandı.