Sevgili Çekmeköy2023 okurları, bu ay Sizleri Japonca adını oluşturan kanji karakterlerden ötürü (“güneş” ve “köken”) “Doğan Güneşin Ülkesi” olarak da bilinen Doğu Asya’nın 6.852 adasından oluşan Japonya’ya götüreceğiz.
Japonya’da bu yıl 15. si düzenlenen “Uluslararası Tensor Society Konferansı “ ve 52. si düzenlenen “Uluslararası Finsler Sempozyumu” nda bilimsel çalışmalarını sunmak üzere katılan ve ülkemizi başarıyla temsil eden İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Matematik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zerrin ŞENTÜRK bu ay dergimize misafir oldu. Matematik bilimine olan tutkusu yanında profesyonel hobisi olan fotoğrafçılığa gönül vermiş ve bu nedenle de Anadolu Üniversitesi “Fotoğrafçılık ve Kameramanlık” Bölümünü başarıyla bitirmiş bir Fotoğraf Sanatçısı olarak fotoğraf çekmeye devam etmektedir. Aşağıda bir solukta okuyacağınızı düşündüğüm makaleyi kaleme alan ve kendi objektifiyle çektiği mükemmel fotoğraflarla dergimizi renklendiren Prof. Dr. Zerrin ŞENTÜRK ile siz değerli Çekmeköy2023 okuyucularını baş başa bırakıyorum…
127 milyonluk nüfusuyla dünyanın en kalabalık onuncu ülkesidir Japonya. Honshu’da bulunan ve 30 milyonu aşkın nüfusu ile dünyanın en büyük metropolleri arasında bulunan Tokyo ise başkentidir Japonya’nın. Fakat ülkenin tarihine baktığımızda Tokyo’dan önce de farklı şehirlerin başkent olduğunu görmekteyiz…
Japonya’nın ilk başkenti 710 yılında Nara şehrinde kurulmuştur. 794 yılında başkentin Kyoto’ ya taşınması, Heian Dönemi’nin de başlangıcı olmuştur. Bu dönemde Japon yazısı gelişmiş, alfabede saf Japon stili geniş bir biçimde kullanıma girmiştir. 1869 yılında İmparator Meiji başkenti Kyoto’dan Edo’ ya taşımış ve buraya “doğunun başkenti” anlamına gelen “Tokyo” adını vermiştir.
Japonya, sahip olduğu kültürel çeşitlilik, kuzeyinden güneyine dört mevsimin aynı anda yaşandığı renkli ve estetik doğal güzellikleriyle ve misafirperver halkı ile eksiksiz bir güven duygusuyla gezilebilecek nadir yerlerdendir.
Turist olarak gittiğimiz yerlerde, geleneksel lezzetleri tatmak insanı mutlu eden zevklerden biridir. Bu gerçek yöresel lezzetleri ve egzotik yiyecekleri bulmanın yegane yerleri pazarlardır. Japon mutfağında sushi, sashimi, tempura, sukiyaki, soba, tadılmadan geçilmeyen başlıca lezzetlerdir. Lezzet, hijyen hepsi bir arada; Japon mutfağında… Ayrıca dünyada sadece Japonya’da bulunan “maccha tea” doğrudan içildiği gibi birçok içecek ve tatlı yapımında da kullanılan yegane lezzettir. Tadılmadan geçilmeyecek olan maccha latte, maccha cafe au lait, maccha milk shake, maccha cake bazılarıdır.
Japonya’da ülke içinde zevkle ve konforla seyahat etmek mi: Shinkansen (yeni ana hat) trenleri Japon demiryolları tarafından işletilen hızlı tren ağı. Sadece turistlerin kullanabileceği ve kendi ülkelerinden satın alacakları “JR Pass” ile turistler tüm Japonya’yı serbestçe gezebilirler.
NARA : Geyiklerin şehri
Düşüncelere dalmış doğayı seyrederken, heyecanla fotoğraf çekerken ya da bir yerde oturup atıştırırken, geyiklerle arkadaşlık yapmayı veya sessizce yanınıza gelen bir geyiğin size tatlı bir çığlık attırmasını istiyorsanız, şehirle orman arasında bulunan ve bir geyik cenneti olan “Nara Parkı” benzeri bulunmaz eşsiz bir yerdir. Japon inanışında “tanrıların habercisi” olarak kabul edilen ve “Kasuga Taisha” tanrısının beyaz bir geyiğe binip geldiğine inanıldığından, Sika geyikleri kutsaldırlar ve bu nedenle koruma altına alınmışlardır; öyle ki trafik işaretlerinin başında karşınıza geyik çıkabileceğini gösteren tabelalar bulunmaktadır ve ayrıca da geçiş üstünlüğü bu arkadaşlara aittir! Doğasında yabani olan bu şirin varlıklar evcilleşmiş ve insanlarla arkadaş olmayı başarmışlardır…
Geyiklerle birlikte ilk göze çarpan Kofukuji tapınağıdır. Tapınak “Fujiwara ailesi” tarafından kullanılmıştır. Alt geçitten sonra hemen yakınındaki bina Nara Ulusal Müzesi’dir. Burada Budizmin o dönemde ne kadar etkili olduğuna şahit olmamak olanaksız. Ayrıca İsuien Bahçesi mutlaka görülmeli.
Nara Parkı’nın batı tarafında Todaiji Tapınağı’na geyikler eşliğinde yürümek huzur dolduruyor insanın içini. Tamamen tahtadan inşa edilmiş olan tapınaktan içeri girildiğinde, sizi büyüleyen ve tüm heybetiyle karşınızda kocaman dünyanın en büyük bronz Buda heykeli duruyor; Daibutsu.
Doğu’da Todaiji Tapınağı’nın en meşhur alt tapınaklarından Nigatsu-do bulunuyor. Tapınak ay takvimine göre ikinci ayda harika bir ateşin yakıldığı Arınma Festivali’ne ev sahipliği yapar. Bunun yeni yılda uğur getireceğine ve kişinin geçmiş yılın günahlarının yok olacağına inanılır.
Kutsal arkadaşlarımızla! gideceğimiz bir başka durak ise Kasuga Taisha’dır. Japon inanışına göre Tanrıça’ya adanan bu tapınak, şehir başkent olduğu dönemlerde, şehri koruması açısından önem taşımaktaydı.
KYOTO
Japonya ya uzun süre başkentlik yapmış olan Kyoto, Dünya Miras Listesi’nde olan nadir şehirlerden biridir. Japon geleneklerini en güzel şekilde yansıtan bu büyüleyici şehir, özellikle tapınaklarıyla öne çıkar. Caddelerde geleneksel Kimono kıyafetleriyle dolaşanları fotoğraflamak ve onlarla kaynaşmak gerçekten de ayrı bir zevk.
Kyoto’yı gezerken ilk olarak gidilecek yer, insanı büyüleyen Kinkakuji Temple (Altın Köşk Tapınağı) olmalıdır diye düşünüyorum. Bu tapınak adeta Kyoto’nun simgesi durumunda. Zen Bahçesi içerisinde, etrafı ağaçlarla ve gölle kaplı olan bu tapınağın birebir göle yansıması inanılmaz bir tablo etkisi yaratır…
İkinci durak Kiyomizu Dera Tapınağı olmalı. Tapınağın terasına çıkıldığında harika bir manzara sizi beklemekte… Akşam olunca ışıklandırılan tapınak, mavi saatlerde apayrı bir güzelliğe bürünüyor.
Kyoto Üniversitesi’nde felsefe Profesörü olan Nishida Kitaro’nun, kendini dinlemek ve sağlıklı kalabilmek için yürüdüğü ve adını bu hikayeden alan Philosopher’s Path (Filozof Yolu), özellikle sakura ağaçlarıyla çevrelenmiş bir kanal yanındadır. Ayrıca meslektaşımın yürüyüş yolu olduğundan burada yürümek ve burayı fotoğraflamak benim için ayrı bir zevk olmuştur…
Kyoto’da kaldığım on bir gün boyunca saatlerce gezdiğim ve fotoğraf çektiğim halde hala doyamadığımı hissediyorum. Burada Kyoto ile ilgili sadece birkaç yere değinebildim. Arashiyama Bambu Ormanı’nda yürüyerek temiz havayı içinize çekmek harika… Ayrıca eski taşıtlardan biri olan ve Japonların el yardımıyla çektiği arabalarla kısa süre de olsa gezmenizi tavsiye ederim.
Kinkakuji Tapınağı’nın kardeşi olan Ginkakuji Temple (Gümüş Köşk Tapınağı) İmparatorluk Sarayı, Nijo Kalesi, Gion, Kyoto’da gezilecek diğer masalımsı yerlerden sadece birkaçıdır.
TOKYO: Doğu’nun Başkenti
Tokyo’da ilk görülebilecek tarihi mekan, Topkapı Sarayı’mız tadında İmparatorluk Sarayı’dır. Sarayın bahçesi ayrıca büyüleyicidir. Özellikle yansıma fotoğrafı çekmek istiyorsanız, saray arazisindeki Nijubashi köprüsünü görmeden ayrılmayın.
Tapınaklarla dolu olan Tokyo’da Müslümanlar için Tokyo Camii ve Türk Kültür Merkezi de yer almakta. İçeri girildiğinde estetik bir güzellikle karşılaşıyorsunuz.
Japonlarca anlatılan bir efsaneye göre iki balıkçı kardeş balık avlarken kutsal Merhamet Tanrıçası Kannon’un heykeli ağlarına takılır. Heykeli buradaki evlerinde saklarlar ve daha sonra aynı yere Sensoji Tapınağı inşa edilir. Asakusa’dan tapınağa giderken yolun iki yanında geleneksel Japon kıyafetleri, hediyelik eşyalar ve yiyecek satan dükkanlar, alışveriş zevkini ziyaretçilere fazlasıyla yaşatıyor.
Karada bu kadar dolaştıktan sonra bir de tekne gezisi yapalım…
Bunun en güzel yolu, Asakusa’dan kalkan teknelere binmektir. Buradan, keyifli bir yolculuktan sonra Odaiba’ya varırsınız. New York’ta bulunan Özgürlük Anıtı ve Paris’teki Eyfel Kulesi’nin benzerlerini görebilirsiniz. Rainbow Bridge ve çevresini özellikle gün batımında fotoğraflamak ayrı bir zevktir. Aynı yerde alışveriş yapabilir ve harika manzara eşliğinde yemek yiyip bir şeyler yudumlarken günün sonunu daha da eğlenceli hale getirebilirsiniz.
Tokyo’yu yüksekten görmek ve bu harika şehri fotoğraflamak için Skytree kulesine çıkabilirsiniz. Havanın sisli olmadığı günlerde Japonya’nın simgesi olan ünlü Fuji Dağı’nı seyretmek de insana apayrı bir zevk veriyor. Diğer bir seçenek, Eyfel Kulesi’nin turuncuya boyanmış izlenimini veren Tokyo Tower’dır. Bunun dışında Metropolitan Government Building, Roppongi Hills diğer seyir mekanlarıdır.
Şehrin yorgunluğunu atmak, ruhunuzu dinlendirmek için Ueno Hayvanat Bahçesi kaçınılmaz bir yerdir. Burası Panda’yı bile görebileceğiniz nadir hayvanat bahçelerinden biri. Ueno’da ayrıca geleneksel yiyecekler almak için ünlü Ameyoko Pazarı harika bir alternatif.
Alışveriş yapmak ve dev binalar arasında kaybolmak zevkini tatmak da gerekir bazen. Shinjuku ve Shibuya bu anlamda ideal iki yer. Ayrıca Tsukuji Fish Market sabah erken saatlerde açık olan taze balık almak için tek mekan.
Elektronik dünyasında dolaşmak istiyorsanız Akihabara tek yer. Bu yüzden burası “Elektronik Şehir” adını da almaktadır. Gece olunca yanıp sönen ışıkları, dev video ekranları ve gürültülü müziği ile elektronik endüstrisinin dünyaca ünlü en büyük merkezidir burası.
Japonya’nın son başkenti olan Tokyo’dan son olarak ismini vermek istediğim iki mekan daha var. Burası sadece çocukların değil büyüklerin de zevkle eğleneceği iki yer: Tokyo Disneyland ve ünlü Hello Kitty karakterinin merkezi “Sanrio Puroland”. Bahsetmesi benden ziyaret etmesi Sizden…
Prof. Dr. Zerrin ŞENTÜRK Kimdir?
9 Şubat 1964 yılında İstanbul’da doğan Prof. Dr. Zerrin ŞENTÜRK, ilk ve orta öğrenimini İcadiye İlkokulu ve Üsküdar Kız Lisesi’nde tamamladıktan sonra İstanbul Teknik Üniversitesi Matematik Mühendisliği Bölümü’nden Matematik Mühendisi olarak mezun olmuştur. 1987 yılında aynı bölümde Araştırma Görevlisi olarak göreve başlamış ve aynı yıl Yüksek Lisans çalışmalarına devam ederek 1989 yılında Yüksek Matematik Mühendisi olarak mezun olmuştur.
YÖK Bursu ile görevli olarak gittiği İngiltere’de, Leeds Üniversitesi’nden 1994 yılında Matematik Doktoru unvanını almış ve aynı yıl İstanbul Teknik Üniversitesi Matematik Mühendisliği Bölümü’ne Yardımcı Doçent olarak atanmıştır. Aynı üniversiteden 2000 yılında Doçent ve 2008 yılında Profesör unvanını almıştır. Japonya, Polonya ve Belçika’da davetli araştırmacı olarak bilimsel çalışmalarda bulunmuştur. Halen İstanbul Teknik Üniversitesi Matematik Mühendisliği Bölümü’nde Öğretim Üyesi olarak Görevini sürdürmektedir.
Henüz 12 yaşındayken babasının kendisine aldığı Zenit makinayla diyafram ve enstantane ile tanışan Prof. Dr. Zerrin ŞENTÜRK, okuldaki eğitim hayatına ağırlık verdiğinden fotoğraf çekmeye zaman ayıramamış ve yıllar sonra bu hobisini aldığı küçük fotoğraf makinasıyla sürdürmüştür. Hobisi olan fotoğraf çekmeyi profesyonelleştirmek için ileri düzeydeki makinasıyla kurslara devam ederek fotoğraf eğitimini hem teorik hem de pratik yönden geliştirmiştir. Bir Öğretim üyesi olarak eğitimin ne denli önemli olduğunu bildiğinden Anadolu Üniversitesi Fotoğrafçılık ve Kameramanlık Bölümü’nden 2015 yılında mezun olmuştur. Prof. Dr. Zerrin ŞENTÜRK, Öğretim Üyeliği göreviyle birlikte fotoğraf sanatçılığını devam ettirmektedir…