Geleneksel sanatların her alanında harikalar yaratan Türkler değer verdikleri her şeyi güzelleştirdiler. Okudukları kitaba verdikleri önem cildinden belliydi.
Bir kitabın yaprakları ve şırası bozulmadan bir arada tutabilmek için yapılan koruyucu kapağa “cilt “ denilmektedir. Cilt, Arapça kökenli bir kelime olup “deri” anlamına gelmektedir. Klasik cilt yapımında kullanılan en uygun malzeme deri olduğu için bu ismi almıştır. Esere takılan kapağa cilt, cilt ustalarına mücellit ve mücellide denilmektedir.
Sanat niteliği taşıyan ilk ciltler 7- 9. yy’larda Mısır’da Koptlar, Orta Asya’da Uygurlar tarafından meydana getirilmiştir. Hoço (Kara Hoço) da bulunan Uygurlara ait ciltlerin üzerinde para izleri ve bıçakla şekil verilmiş geometrik desenler vardır. Uygurların 9. yy’larda Samerra’ya gelmesiyle ciltçilik burada gelişip yaygınlaşmıştır. Bu dönemde yapılan İslam ciltleri arasında büyük benzerlikler vardır. Anadolu’ya hâkim olan Selçukluların cilt üslubu Memluklerde, İlhanlılarda, Karamanoğullarında ve Anadolu beyliklerinde devam etmiştir. Hatta, Osmanlı cilt sanatına geçişi sağlamıştır. Osmanlılar zamanında cilt sanatı zirveye ulaşmış ve 20. yy'a kadar devam etmiştir. Özenle hazırlanan bu sanatın evreleri vardır;
Kitabın sayfaları numaralandırılır, kuru ve ıslak temizliği yapılır. Sayfaların restorasyonu yapılır ve formalar dikişe hazırlanır. Hazırlanan formaların sırt dikişi mumlanmış ipek ip veya pamuk ipliği ile yapılır. Dikişten sonra cenderede kitabın sırtına ince bir bez yapıştırılır ve kurumaya bırakılır. Formaların ortası saplamalarla tespit edilerek gizli kolon ve şiraze kolonu atılır. İbrişim ile şiraze örülür. Kapak ölçüleri kâğıt üzerine alınır. Kitabın kalınlığına ve ebadına uygun seçilen mukavva üzerine ölçüler aktarılır. Yapılacak cilt çeşidine göre mukavva üzerinde işlem yapılır. Tıraşlanmış deri ile mukavvalar kaplanır. Eğer kapak süslemesinde altın kullanılacaksa kapaklar jelatinlenir. Elde ezilen altınlar kullanılarak kitap süslemesi tamamlanır. Kapaklar kitaba geçirilir ve verniklenir. Cilt kapağının etrafına çerçeve gibi ince yahut geniş bordürler çekilerek yapılan kısımlara “zencirek”, kapağın köşesine yapılan bezemeye “köşebend”, ortadaki bezemeye de “şemse” tâbir olunur. Bu bezemeler içerisinde şemse motifi belki de en ön plâna çıkan motiftir. Şems, Arapça’da güneş demektir. Kimi şemselerin dendanlarına çekilen ince tığlar ise güneşin ışıklarını simgeler.
Ciltler teknik özelliklerine, malzemelerine ve tezyinatlarına göre farklılıklar sergilemekte ve yapıldıkları coğrafyaya göre üslûp adları almaktadır. Kaynaklarda Hatayî Arap, Rumî, Memluk, Mağribî ve Türk gibi üslûp adları yanında, bunların tasnifi ile ortaya çıkan Horosan, Buhara, Herat gibi alt başlıklarla değerlendirilmiştir.
Klasik Cilt Çeşitleri:
1-Şemse Ciltler
2-Çeharkuşe Ciltler
3-Lake Ciltler
4-Zerbahar Ciltler
5-Müşebbek Ciltler
6-Yazma Ciltler
7-Murassa Ciltler
Günümüzde bu sanatı gelecek kuşaklara yılmadan bıkmadan aktaran İslam SEÇEN, klasik dönemde yapılmış tekniklerden hemen hemen hepsini denemiş, canlandırmış ve öğrencilerine aktarmıştır. Yıllarca Süleymaniye Kütüphanesinde yazma eserlere hizmet eden İslam SEÇEN halen Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Güzel Sanatlar Akademisi Geleneksel El Sanatları Bölümü, Cilt Ana Sanat Dalında öğrenciler yetiştirmiştir. Klasik Türk cildi İstanbul’da birkaç özel atölyede ve Konya’da 1984 yılında açılan Bölge Yazma Eserler Kütüphanesinde yaşatılmaya çalışılmaktadır.
GÜLÜZAR ÇEVİK
Çini hocası ve çini sanatçısı
glzrakar@hotmail.com