Futbolun emektarı; duruşu ve tarzıyla yeşil sahaların çiçeği olan saha komiseri Sevgi Yalçın’la futbol üzerine sohbetimiz;
Okuyucularımız için Sevgi Yalçın’ın hikayesini kısaca anlatır mısınız?
20.12.1955 Nevşehir doğumluyum. İki kız bir erkek annesiyim, eşim rahmetli oldu. İki torunum var. Çekmeköy Belediyesi Kent Konseyi’nde yönetim kurulu üyesiyim. Futbol Hakemler Derneği’nden emekliyim, daha önceleri muhasebe işiyle uğraşıyordum. Şu anda faal olarak saha komiserliği görevini yürütmekteyim.
Futbola uzak takipçilerimiz için Saha Komiseri görevini açıklayabilir misiniz?
Genel hatlarıyla saha komiserliğinin görevleri; 4. Hakemlik gibidir. Amatör maçlarda sahaya maçtan 1 saat önce gider futbolculara hoş geldin deriz. Oyuncuların esame listelerini, lisanslarını, maç toplarını alırız ve hakeme teslim ederiz. Hakem lisansları kontrol eder, her iki takımdan top aldığımız için topun birini bana verir. Lisans, esame listelerini ve yönetici yaka kartlarını yöneticilere verilmek üzere bana verir. Yaka kartlarını yöneticilere teslim ederim, esame listeleri ve maç topunun biri saha komiserinde kalır. Maç başlarken her iki takıma başarılar dileyerek görev yerime geçerim. Maç boyunca saha içi diyalogu sağlarım. Oyun esnasında oyuncu değişikliği ve saha dışına çıkan topları saha içerisine gönderme işlemlerini gerçekleştiririm.
Çoğunlukla erkeklerin ilgi duyduğu ve çalıştığı bir sektördesiniz. Saha komiseri göreviniz nasıl başladı? Ve nasıl fark edildiniz?
1989’da Futbol Hakemleri İstanbul Şubesi’nde yönetici asistanı olarak işe başladım. Yönetici ve görevlilerimiz hakem olmamı istediler. Fakat şort giymek istemediğim için hakemliği tercih etmedim ve bunun üzerine 1992 yılında saha komiserliğine başladım ve hala sürdürmekteyim. Yaklaşık 7 kez derbi, 35 Süper Lig, yüzlerce profesyonel ve binlerce amatör maçta görev aldım. Cüneyt Çakır, Fırat Aydınus, Sedat Etik, Kemal Yılmaz, Ali Taşçıoğlu gibi birçok kişiyle aynı maçta görev aldım. 1992’den beri birçok maçta görev almama rağmen dışarıdaki insanların dikkatini çekmemiştim. 2 sene önce tesettüre girdim ve bilindiği üzere Süper Ligde türbanlı olarak çıktığım ilk Galatasaray-Adana maçında türbanlı bir kadın saha komiseri olarak fark edildim.
Yıllardır yaptığınız işte bir anda gündem olmanız hayatınızda neleri değiştirdi?
Geç keşfedilsem de çok mutluyum. Şükürler olsun ki Türkiye’nin türban sorunu halloldu ve türbanımızla hemen her işte görev alabileceğimizi hemcinslerimizle beraber kanıtladık. Yolda yürüyorum insanlar ilgi gösteriyor, fotoğraf çekilmek istiyor. Saha içerisinde görevliler ve seyirciler fotoğraf çekilmek istiyor. Zaten çevremde sevilen bir insanım çok şükür, insanların bu ilgilisi de hoşuma gidiyor. Hepsine teşekkür ediyorum.
Koca bir stadyum; futbolcular, görevliler ve seyirciler. Tansiyonun ve gerilimin yüksek
olduğu zaman zaman kavgaların yaşandığı bir sektörde çalışmak sizi etkiliyor mu?
Dezavantajı avantaja çevirmiş durumdayım. Görev aldığım ilk zamanlar gerilimden kolay etkileniyordum. Daha sonraları kadın bir görevlinin sahada olması herkesin daha dikkatli konuşması ve davranmasını sağladı. Maç esnasında yükselen tansiyon ve heyecanla bazı yöneticiler gerilebiliyor. Seyirciler de aynı şekilde. Karşılarında bir kadın görünce “lütfen sakin olur musunuz” cümlesiyle bir anda yumuşayabiliyorlar. Bazen “git evine yemek yap, çoğuna bak” gibi tepkiler de alabiliyorum. Ama çoğunlukla bir erkek saha komiserinin karşısında hırçınlıklarını sürdürme ihtimali yüksek fakat benim görev aldığım maçlarda bu durum değişebiliyor.
Türkiye’nin ilk saha komiserisiniz. Çevrenizden ve futbol camiasından saha komiseri olmanızla ilgili tepki aldınız mı?
Aksine yakın çevrem bu konuda her zaman destekçim olmuştur. İlk sahaya çıktığım zamanlar oyunculardan lisansları istediğimde “sen kimsin lisansları soruyorsun” diye tepki alıyordum ve saha komiseri olduğumu söylediğimde “kadınlar da mı sahaya indi” deniliyordu. Zamanla bu duruma alışıldı. Artık özel günlerde hatırlanan bir kişi oldum camia içerisinde. Kadınlar gününde, doğum günlerimde mutlaka beni hatırlarlar. Benden sonra birçok kadın saha komiseri oldu fakat görevlerini uzun sürdüremediler. Benim gibi uzun süredir bu görevi sürdüren bir kişi daha var, o kadar. Çünkü 25-80 TL gibi inanılmaz düşük ücretlerle çalışıyoruz, gönülden isteyerek futbol için çalışıyoruz. Çıkacağım maç öğleden sonra bile olsa akşam uyumadan önce giyeceğim kıyafetlerimi hazırlıyorum. Futbol camiasını çok seviyorum; işimi hala ilk günkü heyecanla sürdürüyorum.
Hangi takımlısınız?
Milli takımı tutuyorum... (gülüyor)
Bildiğim kadarıyla kızınız ve oğlunuz da sizin gibi futbol sektörüne emek verenlerden… Nereden geliyor bu futbol aşkı?
İki yaşındayken babam beni maçlara götürür, babamın omuzlarında maçı izlerdim. Çocukken tuttuğum takımın kalecisine hayrandım. 6 yaşından 15 yaşına kadar sokaklarda kalecilik yaptım. İçimdeki futbol aşkını bu şekilde dışarı yansıtıyordum. İyi bir futbol izleyicisiyimdir, herkes dizi izlerken ben futbol maçlarını takip ederim. Babam, kardeşim ve çocuklarımla maç izleyip kritik yaparız. Hakemler Derneği’ndeyken 1994 yılında hakem kursu açıldı. Kızım ve oğlum profesyonel hakemlik yaptılar, oğlum 6 yıl sonra farklı sektörlere yöneldi kızım ise hala gözlemcilik yapmakta.
Türk futboluyla dünya futbolunu kıyaslamanızı istesek?
İstenilen ve umut edilen bir futbol döneminde olduğumuzu söyleyemem. Eskilere özlem giderek artıyor. Antrenman eksikliği, sevgi saygının azalması, isteksizlik maçlara yansıyor. Türk Futbolunun ilerleyen dönemlerde daha iyi olacağına inanıyorum ve milli takıma başarılar dilerim.
Futbolun izleyici kitlesinde kadınları artırmak adına sizce neler yapılabilir?
Bir dönem Fenerbahçe’nin yaptığı gibi futbol maçına gitmek isteyen kadınlardan bilet alınmaması seyircilerde kadınların artmasını sağlayacaktır. Bizlerin olduğu ortamlar daha sakin daha saygılı oluyor muhakkak. Bu durumu geçici değil de kalıcı bir hale dönüştürebilirsek herkesin faydasına olacaktır.
Sahalardaki gözlemlerinizde sizi en rahatsız eden şey nedir?
Saha içerisinde ne yaşanırsa yaşansın sevgi ve saygı bozulmamalı. Yönetici ve oyuncu diyaloglarında gerilim yaşanmamalı ve yenilen takım sporda galibiyet olduğu gibi mağlubiyetinde yaşanabileceğini kabullenmeli. Örneğin; yenilen takımın seyircisi maç sonu çeşitli olumsuz davranışları sergilemek için hakemi beklememeli gibi…
Ne zamandır Çekmeköy’de yaşıyorsunuz? Bu zaman zarfında gözlemlediğiniz kadarıyla Çekmeköy’ün gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?
2002’den beri Çekmeköy’de ikamet ediyorum. Çok iyi bir Çekmeköylü olduğuma inanıyorum ve bu ilçeye gönülden hizmet edenlerdenim. Şehrin göbeğinde orman havasını yaşayan şanslı bir ilçenin özellikle ulaşım ve eğitim konusunda bu denli gelişmesini de şaşkınlıkla takip ediyorum. Başkanımız Ahmet Poyraz’ın önderliğinde ve başkan yardımcılarımızın katkılarıyla yapılan çalışmaları-yatırımları takdir ediyorum, başarılarının devamını diliyorum.
Röportaj: İrem MERT
SAHA KOMİSERİ SEVGİ YALÇIN
