Hayallerinin peşinden koşarak başarıyı yakalayan Mil-May’ın sahibi Abdulvahap Gazi Tanrıverdi ile birlikteyiz.
Abdulvahap Bey, okuyucularımızın sizi tanımaları için kısaca kendinizden bahseder misiniz?
1968 Malatya doğumluyum. Evliyim ve iki çocuk babasıyım. Jeofizik Mühendisliği eğitimi aldım. Anadolu’da yaşayan bir çocuk olarak kendimi büyük şehirlere atmak istiyordum çünkü aklımda hep bugünlerin hayalleri vardı. Hayallerimin temellerini de daha 11 yaşında terzi çıraklığı yaparak başladım. Daha sonra üniversitenin ilk yılında eşimle birlikte bu hayalimizi somutlaştırma mücadelesine giriştik. Ve 26 yıldır terzilik yapıyoruz. GS Spor Kulübü, GS Eğitim Vakfı, Malatyalı İşadamları Derneği ve Malatya Eğitim Vakfı üyesiyim.
Mil-May’ın hikayesini bizimle paylaşır mısınız?
1996’da eşimle ‘bin insan’ manasına gelen Mil-May’ı kurma kararı aldık fakat sermayemiz yoktu. Evlendiğimiz zaman gelen takılarla bu şirketi kurduk. Günümüzde bölgemizde yer alan 1500-1600 insana direkt istihdam sağlıyoruz. Çekmeköy’de yer alan fabrikamızın yanı sıra Samandıra ve Sultanbeyli’de fason atölyelerimiz bulunmakta. Fransa, Hollanda, Danimarka, İtalya, İngiltere ve Almanya gibi ülkelere ihracat gerçekleştiriyoruz. İç piyasaya çalışmıyoruz çünkü Türkiye’nin büyüme noktasının ihracatla olacağına inanıyorum. Tamamen yerli ürünlerle oluşturduğumuz parçaları dış ülkelere ihraç ediyoruz.
Mil-May olarak katkı sağladığınız herhangi bir sosyal sorumluluk projesi var mı?
Eşimle birlikte bir hayalimiz var; Anadolu’da bir vakıf kurmak ve oradaki çocukların eğitim ihtiyaçlarını karşılayabilmek. Mil-May olarak şu anda 38 çocuğumuzun eğitimine destek oluyoruz. Amacımız ülkemiz için örf ve âdetine düşkün faydalı bir nesil yetiştirmek. Bunun yanı sıra Çekmeköy’de yapılan cami, okul gibi yapılara destek vermeye çalışıyoruz. Bölgemizde yer alan okullarımıza kıyafet yardımı gerçekleştiriyoruz. Türkiye de yaşamanın güzelliği de burada ortaya çıkıyor. Çünkü biz millet olarak yardımlaşmayı seviyoruz.
Şık ve kalite sizin için ne demektir?
Geçmişte şık ve kalite günümüze göre çok farklıydı ve sadece görsele dayalıydı. Kaliteli olması önemli değildi. Ama şimdi hem şık olacaksınız, hem giydiğiniz ürün kaliteli ve uzun ömürlü olacak. Bir kadın eskiden tişörtü 3 defa giyerken şimdi 33 kere giyiyor. İnsanlar artık kıyafete az para harcamak istiyor, özellikle Avrupa. Bir gece kıyafeti bile normal bir kıyafetle birleşti. Her parça değerlendirilmeye başlandı ve görsellikten önce rahatlık-kalite ön planda tutulur oldu.
Tekstil süreklilik ve yenilik isteyen dur durak bilmeyen bir sektör. Böyle bir sektörde başarılı olmak adına neler yapıyorsunuz?
Ülkemizin geleceği için bizler çalışmak zorundayız. Bizler çok fazla sevilmiyoruz çünkü hızlı büyüyoruz, akıllı ve çalışkanız. Bu yüzden Avrupa Türkiye’nin gümbür gümbür geldiğinin farkında ve önümüze frenler koyuyor. Bizim çalışarak o frenleri etkisiz hale getirmek zorundayız. Yani önceliğimiz çok çalışmak, sonraki aşama ise dünyayı ve trendleri takip etmek. Mil-May olarak şu anda 2019 kışına hazırlanıyoruz, iki yıl sonra hangi parça ve renklerin moda olacağını biliyoruz.
Kreasyonlarınızın hazırlık sürecinden bahseder misiniz? Sizin imzanız yerine geçen bir parçanız veya parçalardaki özel bir detayınız var mı?
Yaklaşık 40 kişilik bir koleksiyon departmanımız var. Trendlere uygun fakat özgün tasarımlar gerçekleştiriyoruz. Farkımız şu; bir kreasyonu sadece tek markaya satıyoruz. Ve tüm satışlarımızı noter tasdikli gerçekleştirdiğimiz için ürünlerin üzerinde başka markaların etiketleri olsa dahi parçanın bize ait olduğu bellidir. Satışını gerçekleştirdiğimiz herhangi bir kreasyonu tekrar yapmıyoruz veya başka markalara aynı kreasyonu göndermiyoruz. Genellikle DKNY, Yours, Mackays, River Island, Phildar, Jacqueline Rlu, Geisha gibi markalara ürün pazarlıyoruz.
Sizce modayı takip etmek sadece ekonomisi güçlü kişiler için mi geçerlidir?
Hayır. Artık modayı pazar tezgahlarında bile bulabiliyoruz. Herkes şunu bilsin; pahalı bir markadan alınan ürünle ekonomik ürün aynı pamuktan üretilmiştir. Önemli olan yıkama talimatıdır. Polyesterli ürünler tercih edilmemeli ve yıkama talimatında 40 derece yıkamalı olanları satın almalıyız. Çünkü 30 derecede yıkama öneriliyorsa ürün doğru şekilde boyanmamıştır.
Eski kıyafetleri değerlendirmek adına sizce neler yapılabilir?
Hayatımızda “modası geçti” tabiri artık kalmadı, eski diye görmemizin sebebi buysa kıyafetiniz hala giyilebilir durumda demektir. Ayrıca o tarz kıyafetleri satan birçok mağaza var; istersen kıyafetimizi bu şekilde değerlendirebiliriz. İkincisi; hala kullanılabilir durumda olan eski kıyafetlerimizi birçok hayır kurumuna bağışlayarak insanlara yardım edebiliriz.
Son olarak Çekmeköy2023 okuyucularına neler söylemek istersiniz?
Çok çalışmalıyız, Türkiye’nin gücüne güç katmalıyız. Herkes bulunduğu bölgeye faydalı olmaya çalışırsa Türkiye bulunduğu konumdan çok daha iyi yerlere gelecektir.
Röportaj – İrem MERT
BAŞARI HİKAYELERİ İLE PARMAK ISIRTAN FİRMALARIMIZ MİL-MAY
